Lüzumsuz ve yanlış yakıştırmalar
Tahmini okuma süresi: 3 dk.
307 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 2



Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis‑i şeriflerinde “Ben önümü gördüğüm gibi arkamı da görürüm.” buyuruyor.[1] Bu hususta oldukça garip yorumlar var: Hatta bazıları yanlış olarak “Efendimiz’in arkasında da iki göz vardı.” gibi garip yorumlar yapmışlardır[2] ki, bence bu, çok büyük bir hata ve gayet avamca bir yaklaşımdır. Hâşâ! Efendiler Efendisi bir hilkat garibesi değildir. O, hulukuyla olduğu gibi hilkatiyle de en mükemmel insandır. En mükemmel insanın uzuvları da aynı mükemmeliyet içinde olur. Hatta bazılarının, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sünnetli olarak doğduğunu söylemeleri[3] de aynı şekilde hatadır. Zira sünnetli olarak doğma patolojik bir kusurdur; oysaki Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), cismaniyeti itibarıyla da bu kabîl kusurlardan münezzeh ve müberradır.

Bir başka yanlış da, “Efendimiz ihtilâm olmazdı.” diyenlerin sözüdür.[4] Nice hadisler var ki, bizzat Hazreti Âişe Validemiz’in, Efendimiz ihtilâm olduklarında elbisesini temizlediğini anlatmaktadır..[5] evet, ihtilâm olmamak da erkek için bir kusurdur. Dolayısıyla Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu kabîl yakıştırmalar yapmak, farkında olmadan o en mükemmel insana kusur isnat etmek olur. Ama bir insan, “O, başkalarının gördüğü şuuraltı boşalmalarına benzer sebeplerle ihtilâm olmazdı.” dese bu gayet doğru ve yerinde bir tespit olur.

Gelelim, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) arkasındaki şeyleri görmesine: Evvela, görme ameliyesi göze değil beyne ait bir fonksiyondur. Görülecek nesneleri beyne göz ulaştırdığı için biz mecaz olarak, gözün gördüğünü söyleriz. Ama, mutlaka bu nesneleri beyne gözün ulaştırması şart değildir. Bu itibarla da Efendimiz’in, arkasında bulunanları görmesi için muhakkak surette kafasının arka kısmında iki göz olması gerekmez.

İkincisi, nasıl ki, Cenab‑ı Hakk’ın gördürmesiyle O, Cennetleri, Cehennemleri misalî tablolar hâlinde görmüştür ve bazen içinde bulunduğu zamanın çok üstüne çıkarak, uzak ve yakın mazide vuku bulan ve istikbalde vuku bulacak olan hâdiseleri bizzat görüp müşahede etmiştir; öyle de, arkasında bulunan eşyayı aynı şekilde ya temessül keyfiyetiyle ya da O’nun zamanı aşmışlığının normal bir sonucu olarak görmesi mümkündür ve vâkidir denilebilir. Diğer yakıştırmalara gelince, kesinlikle doğru değildir.



[1] Buhârî, ezân 71, 72; Müslim, salât 111, 112, 125. [2] Bkz.: el-Aynî, Umdetü’l-kârî 4/157, 5/254; es-Suyûtî, Tenvîru’l-havâlik 1/139; Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 2/488, 545. [3] Bkz.: İbn Adiyy, el-Kâmil 2/155; el-Hâkim, el-Müstedrek 2/657; ez-Zehebî, Mîzânü’l-i’tidâl 2/141, 6/216. [4] Bkz.: et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 11/225; İbn Adiyy, el-Kâmil 3/92; ez-Zehebî, Mîzânü’l-i’tidâl 3/9. [5] et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 8/288; Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd 11/99.