Kitap:Fasıldan Fasıla 2
Hazreti Muaviye’ye bir adam gelir ve şu hadisi okur: “Allah bir kimseyi herhangi bir hususta âmir yapar ve o, miskine, mazluma veya hâcet sahibine kapısını kaparsa, Allah onun en şiddetli ihtiyacı esnasında kendisine rahmet kapılarını kapar.”
Bunun üzerine Muaviye: “Bir adam görevlendirin, halkın arasında gezsin ve onların ihtiyaçlarını bana iletsin.” diye emreder.[1]
Düşünün ki o dönemde İslâm ülkesinin toprakları İstanbul kapılarına kadar dayanmıştı ama, devlet reisi sıradan bir vatandaşı karşısına alıp dinleyebiliyordu.
Hazreti Muaviye’nin vali olduğu bir dönemde Hazreti Ebû Zer yanına gelerek onu: “Altını, gümüşü yığıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onları pek acı bir azapla müjdele.” (Tevbe sûresi, 9/34) âyetiyle ikaz eder. Muaviye: “Bizim durumumuz bu âyetin hükmüne dâhil değildir.” deyince de onun suratına iki tokat aşkeder ve oradan ayrılır. Daha sonra Muaviye, Hazreti Osman’a sadece: “Bunu buradan alın.” diye ricada bulunur.. hepsi o kadar.[2]