Kitap:Fasıldan Fasıla 2
Hazreti İsa’nın nüzulü meselesinde, onun bedenen yeryüzüne ineceği, ümmet‑i Muhammed arasında “telâkki-i bi’l-kabule” mazhar olmuş bir meseledir.[1] Hazreti Üstad’ın onu şahs‑ı mânevî olarak anlaması ise, bu anlayışa, bu hissiyata ters değil.[2]
Bütün bütün Hazreti İsa’nın nüzulünü inkâra gelince; o, maddenin dar kalıpları içinde sıkışmış olmanın göstergesidir. Rica ederim, ilim ve teknolojinin insanlık tarihi boyunca, gelişe gelişe zirve noktalara oturduğu asrımızda, bizim gördüğümüz, duyduğumuz şeyler ancak binde 4‑5. Ve biz hâlâ madde üzerinde çalışmalara devam ediyor, karşımıza çıkan yeni yeni bilgilerle şaşırıp kalıyoruz. Ama buna rağmen “Gördüğümüzden başka şeylere inanmayız.” diyenler, –hâşâ– Zât‑ı Ulûhiyet’i bile bir kalıba oturtma gayreti içindeler. İhtimal ruhanîler onların bu hâline bakıp, dünyanın en aptal insanları toplanmış ve maddiye mezhebini teşkil etmişler diyorlardır. Durum böyle iken, Hazreti İsa’nın nüzulünü birçok sahih hadise rağmen,[3] pozitivizmin, rasyonalizmin kurallarına uymuyor diye inkâr etmenin hiçbir dayanağı ve anlamı olmasa gerek.