Kitap:Fasıldan Fasıla 2
Zekâtı verilen mal zâhiren eksiliyor gibi görülse de, Allah’ın bereketine mazhariyetle devamlı artmaktadır. Zira bütün kevn ü mekân elinde olan Allah, malının zekâtını veren insana malını artırma yollarını ilham etmektedir ki, bu hükmü aydınlatan pek çok müşahhas misal bulmak mümkündür.
Kalbler Allah’ın elindedir. O, istediği ve hikmeti iktiza ettiği zaman, kalbleri, emrini yerine getirip zekâtını veren kimselere doğru yöneltir ve o insanın ticaretinde ciddi canlanmalar görülür. Bu, Allah’ın, zekâtı verilen mala bahşettiği bereketten başka bir şey değildir.
Aynı zamanda bu mesele, sadece tecrübelerin ürünü olarak ortaya çıkmış bir hüküm de değil, Allah’ın vaadi, Resûlü’nün müjdesi ve meleklerin de duasının neticesidir.
Allah (celle celâluhu) yüce beyanında mealen: “İnsanların malları içinde, artması için verdiğiniz faiz, Allah katında artmaz. Fakat Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince işte onu verenler, (sevap ve mallarını) kat kat artıranlardır.” (Rûm sûresi, 30/39) buyurmak suretiyle, mallarını artırma düşüncesiyle faize yatıranların gerçekte, maksatlarının aksiyle tokat yediklerini; Allah’ın rızası istikametinde tasaddukta bulunanların ise, daha fazlasıyla berekete nail olduklarını anlatmaktadır.
Bununla ilgili başka bir âyette de: “Allah, faizi mahveder. Sadakaları ise artırır.” (Bakara sûresi, 2/276) denilmektedir.
Bir başka âyette de: “De ki: Rabbim, kullarından dilediğine rızkı yayar (geniş rızık imkânı verir), (dilediğinin de) rızkını kısar. Allah için infak ettiğiniz her şeyin (mutlaka Allah) arkasını getirir. (Çünkü) O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe sûresi, 34/39) teminatı vardır.