Yeniden Diriliş
Tahmini okuma süresi: 4 dk.
571 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 1



Devletler de, tıpkı şahıslar gibi doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Ne yapılırsa yapılsın, tıpkı şahıslar gibi, devletlerin ölümü de önlenmez. Şu kadar ki, meselâ Sultan II. Abdülhamid gibi, dört başı ma'mur idareciler yıkılışın önünü -oksijen çadırında da olsa- geçici olarak alabilmiş ve Allah'ın izniyle devletin ömrünü uzatabilmişlerdir. Evet, bir zamanlar biz de büyük, muhteşem bir devlettik. Bayraklarımız, dünyanın dört bir yanında dalgalanıyordu. Nihayet günü geldi; tarihçilere muhteşem bir mâzî ve tükenmez bir malzeme bırakıp gittik. Gitmekle kalmadık; arkadan gelenler, bizi bu muhteşem mâzîmizle teselliye başladılar. Bari böyle devam etseydi; etmedi ve bir kısım türediler, o muhteşem mazîyi inkâr ve tezyif cihetine bile gittiler. Bizden önce de varlık sahnesine çıkanlar, sonra da yıkılıp gidenler oldu. Meselâ, Yahudiler ve Hıristiyanlar, bunlar bir dönemde insanlık adına çok çetin mücadeleler verdiler. Allah davasını insanlığa anlatmak ve kabûl ettirmek için ciddi gayret gösterdiler. Bilhassa, ilk dönem Hıristiyanları, Hz. İsa'nın saf ve samimî takipçileri, arenalarda aslanlara yem edildi; ağaçlarda sallandırıldı ve ateş dolu hendeklere atıldılar da, bütün bunlara rağmen dinlerinden dönmediler. Hatta bu uzun mücadeleler sonunda muvaffak da oldular. Nihayet Konstantin geldi ve belki de tabanın zorlamasıyla veya siyasî mülâhazalarla Hıristiyanlığı Roma'nın resmî dini olarak kabûl etti. Fakat, bu ikbâl ve safiyet döneminden sonra, Hristiyanlık idbâra başladı; sistem yozlaştı ve faziletli kimseler makam, mansıp, şöhret ve para karşılığında dize geldiler, geldiler, sonunda da yıkılıp gittiler. Bugün biz şanlı mazîdeki o muhteşem günlerimize yeniden dönmek istiyorsak, öncelikle şu gerçeği hatırdan çıkarmamalıyız: Yoksa siz, sizden öncekilerin başlarına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?' Evet işte yol bu! Ölümlerin kol gezdiği bir yol ciddî bir mücadele ve dayanma rûhu isteyen bir yol. Evet, bu mücâdele ruhuna sahip olur ve makam, mansıp, para, şehvet.. gibi bütün dünyevî beklentilerden ve maddî hazlardan âzâde kalabilir ve neticede her şeyi Allah'a verme ve her muvaffakiyeti O'ndan bilme manâsında ihlâsa ulaşabilirsek, o takdirde o günlerin yeniden gelmesi niye hayal olsun ki? Unutmayalım, milletler, ferdlerinin yıkılmalarıyla yıkılır. Bu sebeple, ferdlerin ihyâsı, milletin de devletin de ihyâsı demektir. Her şeye rağmen istikbâle ümitle bakıyor ve şâirimizin dediği gibi, 'Vîrânelerin yasçısı baykuşlara döndüm, Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu. Gül devrini bilseydim, bülbülü olurdum Yâ Rab, beni erken getireydin ne olurdu?' demiyor, o günlerin bir defa daha geleceği ümit ve azmiyle geleceğe yürüyoruz. '