Yeni Dünya Düzeni
Tahmini okuma süresi: 3 dk.
527 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 1



Rusya'da durumun değişmesiyle Yeni Dünya Düzeni diye milletin ağzında sakız yeni bir kelime türedi. Herkesin ağzında Yeni Dünya... Zannediyorum çok kimse, ne dediğinin farkında bile değil. Tıpkı Tanzimat neslinin 'Avrupa, Avrupa' dediği gibi. O gün bırak bütün Avrupa'yı, doğru dürüst İngiltere ve Fransa'yı bilen tek insan yoktu. Şimdi de öyle, herkesin 'Yeni Dünya' dan anladığı farklı. ABD kendi değerlerine göre kurulmuş bir dünya. Ona göre 'Yeni Dünya' bilhassa bu orta kuşakta, içine hem İslâm âlemini, hem de Türkî cumhuriyetlerini alan ve batı standartlarına göre düzenlenmiş bir dünya kastediliyor. ABD'nin bu dünyada, başta biz olmak üzere bütün İslâm dünyasını alâkadar eden bir kısım hedefleri ve beklentileri söz konusu.. Burada, ölümsüz bir peygamber sözünü hatırlamamak mümkün değil. Makro plânda olmasa da mikro plânda, kıyamete kadar olmuş ve olacak her şey, Asr-ı Saadette işaretler şeklinde yaşandığına göre, çağımıza dair bir şeyler bulmamız her zaman mümkün olacaktır. Evet Peygamber Efendimiz (sav) bir yönüyle, Enbiya-ı İzamla gelen her şeyi tafsil etmiş, diğer yönüyle de, ümmetin yapacağı şeyleri bir ölçüde icmal edip bırakmıştır. Yani o günle bugün arasında benzerlikler söz konusudur. Tabiî, hiçbir hâdise ayniyle yaşanmamaktadır. Çünkü hiçbir hâdise aynî olarak cereyan etmez. Tarihî maddecilerin bu mevzudaki yanılmalarını hatırlatıp geçelim. Şimdi İslâm tarihinde bir hicret hâdisesi yaşanıyor. Büyük bir tekevvünü, var oluşu başlatan hâdise... Bir beldeden başka ve daha emin bir beldeye yapılmış bir hicret hâdisesi.. bu hicretle beraber, iç içe başka hicretler de yaşanmıştır: Allah'ın mehariminden, yani yasakladığı şeylerden, mübah kıldığı şeylere hicret.. Müslümanlığın tam tekmil yaşanamadığı bir yerden, onun duyula duyula yaşanıldığı bir iklime hicret... İşte günümüzde de bunun benzeri hâdiseler yaşanmaktadır.. ve bu bir bakıma çok önemlidir. O günün büyük tekevvününü netice veren hicret, bugünün tekevvününü de netice verecektir. Hatta denebilir ki, o gün olduğu gibi bugün de dıştaki cihad, içteki cihada dayandığı zaman değer kazanacaktır. Eğer içteki cihadda bir açık, gedik varsa, maddî hicreti de zedelemiş olacaktır. Mekke'deki Müslüman, önce iç dizaynını yaparak, kendi iç âleminde düzene ve intizama kavuşmuştu. Sonra da maddî bir hicretle bu dizaynı ayrı bir buuda taşımıştı. Tabiî Allah Rasûlü (sav) sahabeyi etrafına toplayıp 'Haydi bakalım şimdi bir iç hicret (Allah'ın yasakladığı şeylerden hicret) yaşayın. Sonra da büyük hicret var' şeklinde konuşmamıştı. Mevsimi gelince her şey kendi fıtrî seyri içinde vukua gelmişti. Yani bazen iç, bazen de dış hicret ağırlık kazanmış, ama dengeye mutlaka fevkalâde önem verilmişti.