Kitap:Fasıldan Fasıla 1
Günümüzde peygamberliği tam manâsıyla anlayamıyor ve sıradan bir insandan bahseder gibi onlardan bahsediyorlar. Keşke daha temkînli olunabilse! Bizim hayatımızda bile yakaladığımız öyle anlar vardır ki, dakikası bütün bir ömre bedeldir. Oysaki bu hal, onların bütünüyle hayatlarına hakimdir. Bizim hayatımız boyunca ulaştığımız nokta, onlar için başlangıçtır. Bu, Hz. Nuh için de, Hz. Musa için de böyledir. Cevahir kadrini cevherfurûşan olmayan bilmez.' Efendimiz'e, 'Sahib-i Hut gibi olma' ayeti nazil olunca, belki ashabın aklına bir şey gelir diye, hemen 'Beni Yunus b. Metta'ya tercih etmeyin' buyurmuşlardır. Enbiyânın hususiyetleri bir yana, onların arkasından yürümekle kemalatın zirvesine ulaşmış dünya kadar değişik hususiyetlerle velayet semasının ayı- güneşi evliya var. Halk, yevm-i şek şüphesi içinde. Sonra 'gidin, falanın bugün doğan bebeğine bakın. Eğer süt emmiyorsa Ramazandır, emiyorsa değildir' diyorlar. Tam o esnada Gavs-ı Azam'ın annesi de oğlu süt emmiyor diye ağlıyormuş. Hali görünce, 'ana ağlama, bugün Ramazan oğlun onun için süt emmiyor' diyorlar. Bunlar Cenab-ı Hakk'ın husûsî atayasına mazhar kimselerdir. Peygamberler, husûsî ve müstesnâ bir hayat yaşamışlardır. Hz. Musa, belki içine bir şey düşer de, kendisini meşgul eder diye, -haşâ ki öyle bir şey olsun- Hz. Şuayb'ın kızının, kendi önünden yürümesini istememiş. Davut (as), bir zellesinden dolayı senelerce ağlayıp, sızlamış. Daha niceleri başına herhangi bir şey gelince (imtihan, ibtilâ), mülahazasıyla 'Demek bir kusur işledim ki, başıma bu geldi' demiş ve ızdırapla inlemiş. Şimdi böylesine müstesna bir hayat yaşayan peygamberleri sıradan insanlar gibi değerlendirmeye kalkarsak daha başlangıçta hata etmiş oluruz.'