Devir ve Hükmü
Tahmini okuma süresi: 3 dk.
407 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 1



Vefat eden bir Müslümanın varisleri veya daha uzaktan yakınları, onun kılamadığı namazları, tutamadığı oruçları ve yerine getiremediği yeminlerinin keffareti adına, Allah'ın rahmeti engindir' mülâhazasıyla, fakirlere para dağıtırlar. Aslında ne âyet, ne hadis, ne icmâ, ne de kıyas-ı fukahâ ile sâbit olmayan bu husus, hayatı boyunca Allah'a kul olmaya çalışmış, namazı niyazı, oruç ve haccıyla ömrünü geçirmiş bir insanın, ölüm hastalığında birkaç gün kılamadığı namazlarından dolayı, her namaz için bir fitre miktarı tayin edilerek ortaya çıkmış bir meseledir. Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, 'Allah'ın rahmeti, merhameti engindir umulur ki affeder' düşüncesiyle fukaha bu uygulamaya ses çıkarmamıştır. Hattâ, kazâya kalmış namaz veya oruçların tamamı için verilecek miktar bulunamadığında, eldeki para bir fakire verilir, o da artık kendi mülkü olan parayı ölünün yakınlarından birine hibe eder.. ve bu muâmele, namaz, oruç, yemin sayısınca devam ederek, her seferinde bir keffaret verildiği kabul edilir. Bu sebeple de buna 'devir' adı verilmiştir. Ne var ki, her iyi şeyi sû-i istimâl edenler çıktığı gibi, bu adeti de zamanla şu iki noktadan kötüye kullananlar çıkmış dolayısıyle de iş, asıl mecrâsından sapmıştır. Hayatı boyunca alınları secdeye varmamış insanlar için de, ya vasiyet yoluyla, ya da vereseleri tarafından aynı usûl uygulanır hale gelmiştir. Sözde din adamları, maddî menfaat mülâhazasıyla bu şaz uygulamayı yaygınlaştırmış ve ihtiyaçları olsun olmasın, devir paralarını kendileri almaya başlamışlardır. Başlangıç itibariyle iyi niyetle ortaya atılan ve bu yüzden fukahânın ses çıkarmadığı bu uygulama, bugün sû-i istimâller neticesinde yozlaştırılmış, gayr- ı aklî ve gayr-ı mantıkî bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Bu açıdan denebilir ki, illâ da devir yapılacaksa aslî hüviyetine göre yapılmalı, aksi takdirde vazgeçilmelidir. Bundan daha önemlisi de, tam bir şuur ve dikkatle hayatımızı kulluk atmosferinde geçirebilmektir.