Kitap:Fasıldan Fasıla 4
Ahirette, cennet ehlinin gözünün görmediği, kulağının işitmediği, insanoğlunun hayaline bile misafir olmamış nimetlerle donatacak olan Allah'ın, bir diğer önemli ihsan ve lütfu da, cennet ehlinin kalblerinden kin ve haset (kıskançlık) duygusunu kökünden söküp çıkarmasıdır. Kur'ân bu hakikati A'raf suresi 43. âyetinde şöyle ifade eder: (Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalblerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız.'
'Mükâfat, amelin cinsindendir.' kaidesince, nasıl dünya hayatında, iman uğrunda çekilen sıkıntı ve meşakkatler, sıkıntısız, meşakkatsiz ebedî bir hayatla bedellendiriliyor nasıl burada yaşanan açlık ve susuzluk -Allah Resûlü'nün Ebû Hüreyre'ye olan ifadelerinde görüldüğü gibi- ahirette açlık ve susuzluğun çekilmemesini netice veriyor, aynen öyle de insanın, dünyada eskilerin 'emraz-ı kalbiye' dedikleri kin, nefret, öfke, haset, gayz, hırs vb. duygu ve tutkular veya hastalıklarla mücadele ederek kendini aşması, ahirette, bunların onun kalbinden sökülüp atılması ile mükâfatlandırılacaktır. Mütekabiliyet çizgisinde bu kabil misalleri çoğaltabiliriz. Meselâ bir insanın, hemcinsine karşı olan zaafını kendi iradesiyle aşması, beşerî temayüllerine karşı koyması ve iffetli olmaya çalışarak sürekli ruh insanı olma yolunda bulunması, her hâlde ukbâda cennet hurileriyle taltif edilmeyi netice verecektir. Öyleyse, rahatça bu dünyanın ahiret ile içli dışlı olduğunu söyleyebiliriz. Burada ahiret hesabına tohumlar atılır, orada ürünler alınır burada zahmet çekilir orada rahata erilir. Kaldı ki Allah (c.c) insanı dünyadaki mahiyeti ile cennete koysaydı, insanın iradesi ile bütün bütün hilm ü silmi tercihi -cennette bile olsa- imkânsız olurdu. Bu ise cennette, cehennem benzeri bir hayat anlamına gelirdi ki bu da nimetten daha çok nikmet olurdu. Bu açıdan, cennet ehlinin sînelerinden kin ve hasedin sökülüp atılması onları cennete koyma kadar önemli bir nimettir.
İsterseniz bu meseleyi biraz açabiliriz. Dünyada insanları idare etmek amacıyla ortaya atılmış bulunan sistemler, yıllarca dünya kadar insanı aldattılar ve hâlâ da aldatmaya devam ediyorlar. -Aradaki küçük farklar mahfuz- İnsanı 'ekonomik hayvan' olarak gören bu sistemler, maalasef yürürlükte oldukları ülke insanlarına hemen hemen hiçbir mutluluk (külliyet ve devamlılık plânında) verememişlerdir. Zaten o sistemlerden biri yıkılıp, gitti. Diğeri de gün geçtikçe bozulan ekonomik durumu, uyuşturucu, içki, kadın vb. kötü alışkanlıkların girdabına düşmüş gençleri ve toplumun bütün katmanlarında kendini gösteren ahlâkî çöküntü ile çoktan yıkılma çanları çalmaya başladı bile. Aslında bütün bu sistemlerin unuttukları bir şey var ki, o da insanın sadece maddeden ibaret olmadığı. Zira insan maddenin yanı sıra, kendi içine doğru enfüsî derinliği olan ve bu yanlarıyla da tatmin arayan bir varlıktır. İşte bu açıdan onun, cennette altından ırmaklar akan, yemyeşil vadilerde yaşaması bile bir açıdan onu mutlu etmeye yetmeyebilir. Yani, böylesi bir vasatta da olsa, kalbinden komşusuna karşı kin, nefret, haset içinde bulunan bir insanın mutlu olması düşünülemez. Zira o henüz kalbî huzuru yakalayamamıştır. Bu ise cennet içinde cehennemî bir azaptır.
Öyleyse, başta haset ve kin olmak üzere, benzeri duguların kalblerden sökülüp atılması, cennetin gerçek mahiyetini tatmaya ve onu duymaya yarayacak kıymetler üstü kıymeti haiz bir nimettir.