Firavun hakkında mülâhazalar
Tahmini okuma süresi: 3 dk.
498 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 2



Soru: Firavun denizde boğulduktan sonra askerlerinden ve tâbilerinden geri kalanlara ne olmuş?

Tevrat’a göre Firavun’un ölümünden sonra Hazreti Âsiye ve ağabeyi, Firavun’un amca çocukları, ordu kumandanları ve askerlerinin büyük bir kısmı iman etmişlerdir. Firavun topluluğunun şerirleri, iş başından kovulduktan sonra, Kıptî kavmi arasında Hazreti Musa’nın tebliğ ettiği din hızla yayılmıştır. Zaten Firavun’u hezeyana sevk eden de buydu ki, sihirbazların Hazreti Musa’ya iman etmesi onu çileden çıkartmıştı. Ayrıca bu hâdise, zamanlama açısından da tam bir nebi firasetini göstermektedir.

Muhyiddin İbn Arabî, yorumlarında Firavun’dan farklı bahseder. Bunlar vecd ve istiğrak insanıdırlar. Gaybî ve objektif olmayan müşahedelerini, bütünüyle tevile memur olmadıkları hâlde tevil edebilirler. Oysa böyle bir tevil işi, onların üstünde bulunan insanlara aittir. Bu yüzden de, bilmedikleri, görmedikleri ve tanımadıkları bu insanlar hakkındaki tevilleri isabetli olmayabilir.

Buna benzer bir hata da, kendi nurunu Hâtemü’l‑Enbiyâ’nın nurundan daha parlak gördüğünü ifade ettiği yerde müşahede edilir. Bu bir hatadır. Hazret kendi nuruyla muhat olduğu için, nuru gözlerini kamaştırdığından ve daha uzakta ve kendi nurundan daha parlak olan Nebi nurunu daha zayıf görmüştür.

Bunu bir misalle daha açık bir şekilde şöyle izah edebiliriz: Gökte herhangi bir yıldız Güneş’ten 20 kat daha büyük ve parlak olabilir. Eğer o yıldız, Güneş’in yerinde bulunsa, Güneş Sistemi’ndeki bütün gezegenler buharlaşır ve yok olur. Ne var ki, bu yıldız bize çok uzak olduğundan ışığı da daha zayıf gelir. Şimdi bize sorsalar: “Güneş mi daha parlak, bu yıldız mı?” Vereceğimiz cevap elbetteki: “Güneş” olacaktır. Çünkü biz onun nuruyla muhat bulunuyoruz. İşte Hazret’in durumu da aynen böyle olsa gerek...

Bu hususta hatıra şu da gelebilir: Bugün sıradan pek çok insan bunu anladığı hâlde bu büyük zatlar bunu nasıl anlayamamışlar?

Bu bizim anladığımızdan değil, anlayanlardan naklettiğimizdendir. Biz de kendi müşahedelerimizle baş başa kalsaydık aynı hatayı işleyebilirdik.

Ledünniyata ait mevzular ciddi bir tecrübe sahasıdır. Bizim mesleğimiz herkesi kabullenme mesleğidir. Onun için Muhyiddin İbn Arabî ve İmam Rabbânî gibi büyük zatları tenkit etmek ve onların kritiğini yapmak bize düşmez.