Osmanlı derken
Tahmini okuma süresi: 3 dk.
438 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 2





Biz, “Osmanlı” derken ve Osmanlı’dan bahsederken, kesinlikle bunu bir ırkçılık düşüncesiyle yapmıyoruz. Elbette, böyle şanlı bir ecdadın evladı olmak ve böyle asil bir soy kütüğüne bağlı bulunmak bize onur verir; ancak bunun ırkçılıkla uzaktan yakından alâkası da yoktur. Dense dense buna müspet milliyetçilik denir ki, bu da Kitap ve Sünnet çerçevesi içindedir.

Evet, soy kütüğümüzle kıvanç duyuyoruz. Çünkü onlar kendilerine düşen vazifeyi hakkıyla eda ederek, İslâm’a omuz vermiş ve dinî duygu, dinî düşünceyi kıtadan kıtaya taşımışlardır.. taşımış ve dokuz asır İslâm’ın bayraktarlığını yapmışlardır.

Osmanlı, Selçuklu’nun bir devamıydı. “Devlet‑i Ebed‑Müddet” mefkûresi Selçuklu’yla başladı. Bu ideal, Nizamülmük’le mektep ve medreselere girdi. Dolayısıyla da, o dönem itibarıyla, mükemmel ve mücehhez bir nesil yetişti. Selçuklu’nun da Osmanlı’nın da mayasında böyle bir gaye‑i hayal vardır ki, onların metafizik gerilimleri bu kadar uzun sürebilmişti.

Hem biz niçin ecdadımızdan bahsetmeyeceğiz ki? Nesebini söylemenin suç olduğunu iddia eden de kim?

Hem onlar aleyhine bu kadar kampanya varken ve durmadan ağız dolusu küfürlerle onlara sövülürken, bizim onları müdafaa etmemiz neden suç olsun?

Osmanlı padişahlarını karalamak, bize bugüne kadar ne kazandırdı? Mazimizi inkâr hangi terakkiye vesile oldu? Köksüz bir nesil yetiştirmenin faturası önümüzde değil mi?

İnsafsızlığın da bir sınırı olur. Ancak; ecdadımız hakkında insafsızlıkta sınır tanımak kadar dahi bir insaf gösterilmemiştir. Öyle ki, iftiranın en iğrençleri kullanılarak dokuz asırlık şanlı tarih karalanmıştır. Bilhassa son altı asırlık bir tarih bütünüyle karalanmaya ve bir günah destanı gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

Sorarım size, Osman Gazi vefat ettiğinde geriye ne bıraktı? Evet o, bütün bir hayat boyu çadırda yaşadı ve bir çadırda vefat etti. Elindeki imkânlarla o da bir sarayda yaşayabilir ve gününü gün edebilirdi. Ama o ve onun nesli böyle yapmadı.. yapmadı ve pek çoğu itibarıyla ömürlerini at sırtında geçirdiler. Savaş meydanlarında can veren Osmanlı padişahlarının sayısı hiç de az değildir. Zaten, bu ideal ve yüksek düşünce bittiğinde, Osmanlı da bitmiştir. Süleyman Şah, Murat Hüdavendigâr, Yıldırım, Fatih, Yavuz, Kanuni hepsi de “i’lâ‑yı kelimetullah” yolunda ölmüşlerdir. Allah aşkına bu, saltanat sürmek midir?

Tarihimizi bilmek zorundayız. Hususiyle de Osmanlı’yı bilmek, anlamak zorundayız. En azından tarihten ders almak için ecdadımızı öğrenmek zorundayız. Bu gerçekleri dile getirmek bizler için sadece bir vazife ve mükellefiyettir. Bunun ırkçılıkla da hiçbir ilgi ve alâkası yoktur.