Kitap:Fasıldan Fasıla 1
Efendimiz (sav) bir hadîslerinde 'Cenâb-ı Hakk'ın hicabı nurdur' mânâsında 'Hicabuhu nurun' buyurur. Yine Miraç'ta gördüğünün bir nur olduğunu belirterek 'Raeytü nuran' der. Biz burada, bu hadîslerin yorumu üzerinde duracak değiliz. Sadece 'hicap' kelimesinin tedâî ettirdiği bir hususu arz etmek istiyorum: Hicap, örtü mânâsındadır. Cenâb-ı Hakk nurunu, sebeplerle kendi arasına bir hicap ve perde edinmiştir. İzzet ve azamet öyle gerektirmektedir. Ancak bu perde, Cenâb-ı Hakk'ın önünde değil, bizim ve bütün sebeplerin önündedir. Eğer O, bu hicabı az aralayacak olsaydı bütün âlem yanar ve mahvolurdu. Cenâb-ı Hakk sıfatlarıyla muhattır ki, çok az müntehinin nazarı oraya ulaşabilmiştir. Halbuki bizler kainattaki nizam, intizam ve ahenkten menfezler açarak o perdenin verasını görmeye çalışıyoruz. Tevhidi yakalamak çok zorlu bir iştir. Çokları kitaplarda yazıldığı için ona inanır; fakat işin hakikatından habersiz yaşar.. İnanmak başka, inandığını vicdanında sezmek daha başkadır. Hâl ile keşfedilecek şeyler akılla elde edilemezler. Bunda yadırganacak bir taraf da yoktur. En basitinden, kulağın işittiğini burunla duymak mümkün değildir. Söylediğimiz prensibe, bu kadar basit bir misalle bile bakılabilse çok şey anlaşılır zannediyorum.