Kitap:Fasıldan Fasıla 1
Kader, mü'mini yürüyeceği yoldan alıkoyan bir husus olmaktan daha çok hakkımızda yapılan ilâhî takdirden ibarettir. Bu çerçevede bize düşen, ona inanmak ve teslim olmaktır. Bu inanç ve teslimiyet içinde, meselâ, Hz. Osman, Hz. Ali ve İskilipli Atıf Hoca, başlarına geleceği bilmelerine rağmen, varacakları hedefe tam bir tevekkülle ve fütursuzca yürümüşlerdir. Hz. Osman, âsîler tarafından muhasara altına alındığında, Asiler kendisine su bile vermediler. Sinesinden yediği hançerle kanının, okumakta olduğu Kurân'ın 'Onlara karşı Allah sana yeter' ayetinin üzerine damlayacağı günün sabahında o hulasa olarak şöyle diyordu: 'Bu gece rüyamda Efendimiz'i (sav) gördüm. Bana, 'Osman, seni susuz mu bıraktılar?', 'Evet yâ Rasûlallah' dedim. Bana bir kova su getirdi; kanıncaya kadar içtim ve şu anda kanımda, hala içtiğim suyun dolaştığını hissediyor gibiyim. Sonra bana, 'Osman, seni muhasara mı ettiler?' dedi. 'Evet, yâ Rasûlallah' cevabını verdim. Allah Rasûlü (sav), o arada turfanda hurma istedi. Yanında Ebû Bekir ve Ömer vardı. Bana, 'Yâ Osman, bizimle mi iftar etmek istersin, yoksa aile efradınla mı?' diye sordu. 'Sizinle, yâ Rasûlallah' dedim.' Akşama çıkmadan şehit olacağını bilen Hz. Osman, hiç bir zaaf eseri göstermeden, tam bir teslimiyet ve tevekkül içinde başına gelecekleri inşirah içinde karşılayıvermişti. Hz. Ali, mihrapta yiyeceği hançerle şehâdet şerbetini içeceği sabah namazına çıkarken, etrafında dolaşan tavukları kovalayan çocuklarına, 'Bırakın, onlar babanızın yasını tutuyorlar' dediği nakledilir. Ve Atıf Hoca. Tahirü'l-Mevlevî anlatıyor: 'Hoca, sabah namazını kıldı ve yastığının altından müdafaanamesini çıkartıp, parça parça etti. 'Hoca, müdafaa yapmaktan vaz mı geçtin?' dedim. 'Efendimiz'i (sav) rüyamda gördüm. Bana, 'Atıf, ne oluyor? Nedir bu müdafaa sevdan? Bize gelmek istemiyor musun?' dedi. Artık, bu müdafaaya gerek yok' cevabını verdi. Hz. Osman, Hz. Ali ve Atıf Hoca Efendi'nin durumu, binlerce misalden sadece birkaçı.. Evet, sonunda ölüm de olsa, mü'minin kadere olan inanç ve teslimiyeti işte budur. Bu inanç, tevekkül ve teslimiyet değil midir ki, kuvvet dengesi her bakımdan aleyhimize olmasına rağmen, Çanakkale önlerinde İngilizleri Allah'ın izniyle yüz geri etmişizdir. Hâsılı, bu seviyede bir inanç ve teslimiyete ulaşmak hülyâmızdır, rüyamızdır. İnşâallah, en kâmil manada onu elde ederiz.