Murâkabe İnsanı
Tahmini okuma süresi: 2 dk.
586 defa okundu.

Kitap:Fasıldan Fasıla 1



Hz. Ömer'e isnad edilen bir söz vardır: Hesaba çekilmezden evvel nefsinizi hesaba çekin. Bu, murâkabenin bir buudu. İyi bir mü'min, daima kendi nefsine karşı savcı, başkalarına karşı avukat gibi davranır. Bu da diğer buudu. Hutbesini dinlemek için İbn Abbas'ın Mekke'den Medine'ye 'şedd-i rihal' ettiği (yollara düştüğü) Hz. Ömer (ra), bir gün hutbede ortaya koyduğu fevkalâde talâkat ve fesâhat karşısında birden durur ve 'Haydi be ordan, deve çobanı sen de!' gibi ifadelerle nefsini tokatlar. Yine Ömer, evet İslâm'da devlet sistematiğinin güçlü temsilcisi o büyük zat, gerçekleştirdiği onca büyük muvaffakiyetin en küçüğüne bile sahip çıkmamış ve bir defa olsun, 'Ben yaptım' dememiştir. Hasan Basrî (ra), Ebû Nuaym'ın Hılyetü'l-Evliyâ'sındaki kayda göre, Nebî zevcesinden süt emmiş büyük bir insandır. O, kendisini her gün hesaba çeker ve 'Sen, geçen gün namazda şunları şunları düşünen kişi değil misin? Rabbin huzûrunda hiç böyle şey yapılır mı? Önceki gün de şunu yapmıştın. İşte sen, busun' derdi. Bunlar, bir devri, aydınlatan büyük muhâsebe ve murâkabe insanlarıdır. Zaten Kur'ân da, 'Sizi ve yaptıklarınızı yaratan Allah'tır' (Saffat/96) demiyor mu? Derecesine göre her mü'minde Ahiret'e gitme arzusu vardır. Allah, bu arzuyu kamçılama adına tasavvur edebildiğimiz şeylerle Ahiret'i bize resmetmektedir. Dünyada daha çok bedenimizin altında kaldığımız içindir ki, Allah cennetin cismanî nimetlerini öne çıkararak sürekli onları anlatıyor ve insanlara o dille konuşuyor. Cennette bir de bizim tasavvur ve tahayyüllerimizi çok çok aşan nimetler vardır ki; bence esas önemli olan da onlardır.