Kitap:Fasıldan Fasıla 1
Nebî, kalbi, beyni, sinir sistemi ve bütün fakülteleri azamî seviyede çalışan insan demektir. Bu sebeple, nebînin hayatı, normal insanî buudların üzerinde cereyan eder. Onun duyması, sezmesi, hisleri, arzu ve istekleri hep zirve noktalarda dolaşır. Meselâ, nebînin şehvet hissi, normal insanınkinden kat kat fazladır. Efendimiz'in (sav) bu hususta, Ben, sizin her birinizden 25 kat daha güçlüyüm' buyurması sahîh bir hadiste ifade edildiği üzere, Hz. Süleyman'ın bir gecede 90 küsur hanımıyla mübaşerette bulunabilmesi, bunun bir göstergesidir. Nebî, bu yapı ve beşerî normları zorlayan bu husûsiyetleri içinde, nefsini de her bakımdan gemleyebilen insandır. Hz. Yûsuf (as), Zeliha bütün fettanlığı ile karşısına dikildiğinde 'Ben Allah'tan korkarım' diyerek, ona karşı en ufak bir meyil göstermemişti. Bazı tefsirler, Zeliha karşısında Hz. Yûsuf'un gördüğü 'bürhan'dan bahsederken, 'Hz. Yûsuf kadına meyledecekti ki, babasını görüp vazgeçti' gibi, tamamiyle İsrailiyat kaynaklı ve nebînin ismet sıfatına hiç de uygun düşmeyen açıklamalara yer vermişlerdir. Halbûki, Hz. Yûsuf'un gördüğü bürhan, ilim, irfan ve murakabeden meydana gelen nebînin nefsine hakimiyeti gerçeğiydi. O Yusuf (as) ki, câzibedâr kadınların oyunları karşısında, 'Rabbim! Hapishane benim için bunların teklifine uymaktan daha iyidir' demiş ve sarayın zevk u safâ dolu hayatını terk edip, iffeti adına yıllar ve yıllar boyu hapishanenin ufûnetli, çileli ve tahammül edilmez hayatına râzı olmuştu. İşte bu, onun ismetini ispata kâfî bir delil değil midir? Çile ve ızdırap dolu hapis hayatına artık bir nokta konma günü gelip de, kapılar ardına kadar açıldığında, 'iffetim herkes tarafından bilinmedikçe, hapishaneden çıkmam' diyen de Hz. Yusuf'tu. İsmet mevzûunda Hz. Yusuf ne ise, başta İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz Hz. Muhammed (sav) olmak üzere, bütün peygamberler ve onların izinde hayatlarını sürdüren evliyâ, asfiyâ ve mukarrebin de odur. Onlar da aynı çizgide vâridatlara mazhar olmuş, mazhar oldukları vâridatlar nispetinde imtihanlara tâbî tutulmuş ve Allah'ın izniyle hep kazananlar safında yerlerini almışlardır.