Kitap:Asrın Getirdiği Tereddütler 1
Meselenin kısaca ifadesi şudur: İnsanın elinde irade vardır. Biz buna ister cüz’î irade, ister meşîet-i beşeriye, isterse insanın kesb gücü diyelim. Cenâb-ı Hakk’ın yaratmasına da, küllî irade, halketme kuvveti yani kudret, irade ve tekvinin tasarrufu diyelim. (Bunlar Allah’ın sıfatlarıdır). Mesele, Cenâb-ı Hakk’a ait yönü ile ele alındığında, âdeta, Cenâb-ı Hak zorluyor da, olacak şeyler öyle oluyor, şeklinde anlaşılır ve bu suretle de, işin içine cebir giriyor. Mesele, insana ait yönüyle ele alındığı zaman ise, insan kendi işlerini kendi yapıyor, şeklinde anlaşılıyor ki, o zaman da işin içine “Herkes kendi fiilinin hâlıkı” düşüncesinden ibaret olan Mutezilî düşünce giriyor.
Kâinatta olup biten her şeyi Allah yaratır. Bu soruda “küllî irade” diye geçen şey de işte budur. Hatta, “Sizi de, işinizi de, Allah yarattı..”1 Yani sizin de, sizden sâdır olan ef’âlin de hâlıkı yalnız Allah’tır.
Meselâ: Siz bir taksi yapsanız, bir ev inşa etseniz, bu işleri yaratan Allah’tır. Siz ve ef’âliniz Allah’a aitsiniz. Ama ortaya gelen bütün bu işlerde, size ait bir husus da vardır ki, o da kesb ve mübaşerettir. Bu ise âdi bir şart ve basit bir sebeptir. Tıpkı dünyaları aydınlatacak dev bir elektrik şebekesinin düğmesine dokunmak gibi... Bu durumda “Sizin hiçbir şeyiniz, hiçbir müdahaleniz yok.” denemeyeceği gibi, işin tamamen size ait olduğu da söylenemez. İş tamamıyla Allah’a aittir. Fakat, Allah size ait bu işleri yaratırken, sizin cüz’î müdahalenizi de âdi şart olarak kabul buyurmuş ve yapacağı şeyleri onun üzerine bina etmiştir.
Meselâ: Şu caminin içindeki elektrik mekanizmasını, Allah kurmuş; işler ve çalışır hâle getirmiştir. Yeniden bunu tenvir etme işi, ameliyesi de Allah’a aittir. Elektron akımlarından bir ışık meydana getirme, camiyi tenvir etme birer fiildir. Ve bunlar da “Nuru’n-Nur, Münevviru’n-Nur, Musavviru’n-Nur” olan Hz. Allah’a (celle celâluhu) aittir. Ama bu caminin aydınlanması mevzuunda, sizin de bir mübaşeretiniz vardır; o da Allah’ın kurduğu bu mekanizmada, Allah’ın ayarladığı düğmeye sadece dokunmanızdır. Sizin irade ve takatinizin çok fevkinde o mekanizmanın tenvir vazifesi yapması ise tamamen Allah’a aittir.
Bir numune daha arz edelim: Meselâ; hazırlanıp, işler, çalışır, yürür hâle getirilmiş bir makine düşünelim ki; sadece çalıştırmak için onun düğmesine dokunma vazifesi size verilmiş. O makineyi harekete getirmek ise, onu kuran ve inşa eden Zât’a mahsustur. Binaenaleyh, beşere ait bu küçük mübaşerete “kesb” veya “cüz’î irade” diyoruz. Allah’a ait olana ise “halk etme, yaratma” diyoruz. Ve böylece bir irade inkısamı karşımıza çıkıyor:
A) Küllî irade,
B) Cüz’î irade.
İrade dediğimiz ki; murat etme, dileme demektir, bu tamamen Allah’a aittir. “Allah’ın dilediğinden başkasını dileyemezsiniz.”2 Bu husus, yanlış anlaşılmasın. Biz böyle düşünürken, kulun da “Bir parmak dokundurma denecek kadar iradesi vardır.” diyerek, tamamen cebrî bir determinizmden uzaklaşmış bulunuyoruz. İşi meydana getiren Allah’tır, derken de, Mutezile mezhebi ve rasyonalistler gibi düşünmediğimizi gösteriyoruz. Bu suretle de ne ulûhiyetinde, ne de rubûbiyetinde Allah’a eş ve ortak koşmamış oluyoruz. Allah (celle celâluhu) nasıl ki, Zâtında birdir; icraatında da birdir.. işini başkasına yaptırtmaz. Allah (celle celâluhu) her şeyi kendisi yaratmıştır. Fakat, teklif, imtihan gibi birtakım sırlar ve hikmetler için, beşerin mübaşeretini de şart-ı âdi olarak kabul buyurmuştur.
Meseleyi daha fazla tenvir için, bir büyük zatın bu mevzuda irad ettiği bir misali mealen sunmak istiyorum. Diyor ki: “Sen bir çocuğun isteğiyle, onu kucağına alsan; sonra sana dese ki; beni falan yere götür; sen de onu oraya götürsen; o da orada üşüyüp hastalansa.. sana: “Beni niye buraya getirdin!” diye itirazda bulunabilir mi? Tabiî ki bulunamaz. Çünkü; kendisi istedi. Üstelik ona: “Sen istedin!” diyerek iki de tokat vurursun.”3
Şimdi bu hususta çocuğun iradesi inkâr edilebilir mi? Elbette edilemez. Zira; o talep etti ve istedi. Ama onu oraya götüren sensin... Hastalanmayı da çocuk kendisi yapmadı. Belki ondan sadece bir talep sâdır oldu. Binaenaleyh, burada hastalığı verenle oraya götüren ve bu işi talep eden birbirinden ayrılmış olur. Biz kadere ve insanın iradesine bu mânâ ve bu anlayışla bakarız.
İşin doğrusunu her şeyi takdir eden bilir.
Cebrî determinizm: Hürriyeti reddeden, aynı şartlar altında, aynı sebeplerin aynı sonuçları doğuracağını iddia eden ekol.
Cüz’î irade: İnsanın küçücük iradesi, tercih gücü.
İrade-i külliye: Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz, sınırsız iradesi.
Kesb: Çaba, emek.
Meşîet-i beşeriye: İnsanın dileme, isteme kabiliyeti.
Mübaşeret: Temas etme, dokunma.
Mutezile: İnsanın, fiilinin yaratıcısı olduğunu savunan mezhep.
Musavviru’n-Nur: Bütün nurları farklı farklı şekil ve görüntülerle donatan Hz. Allah.
Münevviru’n-nur: Bütün nurların “Nur”u, bütün ışıkların, nurların Yaratıcısı Hz. Allah.
Nuru’n-Nur: Bütün nurların Nur’u, yaratanı Hz. Allah.
Sâdır olmak: Çıkmak, meydana gelmek.
Tekvin: Yaratma, var etme.
1 Sâffât sûresi, 37/96.
2 İnsan sûresi, 76/30.
3 Bediüzzaman, Sözler s.509 (Yirmi Altıncı Söz, İkinci Mebhas).