Kitap:Kur'an'ın Altın İkliminde
Bugüne kadar üstümüzde durup o muhteşem hâliyle hep başlarımızı döndüren semalar hakkında kim bilir kaç faraziye ortaya atılmıştır. Dünyanın, Kur'ân'da سَبْح "yüzmek" ve جَرَيَان "sürekli akıp gitmek" kelimeleriyle ifade edilen boşlukta yüzmesi ve görünmez direkler, bilinmez destekler üzerinde durması, ilk devirlerde pek anlaşılamadığı için ortaya atılan faraziyelerde insanı güldürecek çok basit mülahazalara girilmiştir. Meselâ, bir kısım Ehl-i Kitap ulemâsı, meseleyi tam ve vazıh olarak kafalarına yerleştiremedikleri için, dünyanın altına öküz, balık, kaya.. vs türünden şeyler yerleştirme gibi akıl almaz ifadelerde bulunmuşlardır. Onların bu yorumlarına göre dünya, koca bir öküzün boynuzları arasında durmakta, öküz zaman zaman boynuzlarını salladıkça da yeryüzünde depremler olmaktadır. Aslında öküz-balık rivayeti sahih kabul edildiği takdirde ona mâkul, mecazî bir mahmil bulmak da mümkündür.[1]
Evet, o günün insanı dünyanın boşlukta yüzebileceğini kavrayabilecek kafa ve muhakemeye, daha doğrusu câzibe ve dâfia gibi konulara vâkıf olmadığından böyle düşünebilirdi; ne var ki Kur'ân-ı Kerim, göklerin de yer kürenin de gözle görülür bir desteği, bir direği olmadığını bütün bu semavî cisimlerin görünmez, sezilmez bir güçle birbirine bağlı bulunduğunu ifade buyurarak o eski vehimleri temelden yıkmıştır. Onun bu konudaki beyanı aynen şöyledir:
اَللّٰهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا "Allah O'dur ki, gökleri görebileceğiniz bir direk olmadan yükseltti."