Kitap:Kırık Testi 1
Maalesef, insanlarda hâlâ kusur arıyor ve onları kusurlarından dolayı sorguluyoruz. Aslında sorgulanması gereken bizim kendi kusurlarımızdır. Biri gırtlağına kadar çamura batsa; fakat çamur senin sadece topuğuna bulaşsa, karşındakine “Bu kadar çamur da ne?” demeye hakkın yoktur; “Neden ben topuğumu kirlettim?” deyip kendini sorgulaman esastır. Başkasının gırtlağına kadar çamura gömülmesi seni alâkadar etmez. Sadece su-i zanna girmeden ve gıybet edip çekiştirmeden Allah’ın onu halas eylemesi için dua edebilirsin. Eğer biz, bütün beklentilerden sıyrılıp muradımızı Hakk’ın muradı haline getirememişsek, daha yapacak çok işimiz var demektir. Öyleyse, kendimizin onca eksiği varken nasıl başkalarının kusuruyla uğraşıp onları sorgulayabiliriz.
Tasavvufta mürîd, bir noktadan sonra murad olur. Yani, ömür boyu hep onu diler, hep onu ister. Onun mürîdidir. Kendi güç ve kuvvetinden teberri edip “Kudreti Sonsuz”un iradesine râm olur. Belli bir noktaya ulaşınca murad haline gelir. Yani, Hak arzusuyla dopdolu olur, mâsivâya, Allah’tan (cellû celâluhû) başkasına bütün bütün kapanır da onun hoşnutluğundan başka hiçbir isteği kalmaz. Bu haliyle de Hakk’ın murad ve matmah-ı nazarı, “gözde”si, bahtiyar bir ruh olur. İşte, biz Allah’ın muradı değilsek, o emanetini niçin bize versin ki?
Evet, bu hususta korkmalı, tir tir titremeli; her başarı ve muvaffakiyetten sonra o işe lâyık olup olmadığımız hususunu (liyakatimizi) masaya yatırmalı; çok büyüten bir mercekle tavır ve davranışlarımıza bakmalıyız. “Acaba biz böyle bir ihsân-ı ilâhî ve nimet karşısında şükür ve vefa vazifemizi yerine getirebiliyor muyuz?” duygusuyla kendi eksik ve kusurlarımızı sorgulamalıyız. Muhasibî, muvakkaten aklından geçenleri, mesela bir anlık “Şu adam şu kadar iyi olsa” şeklinde başkalarını kritiğe tâbi tutmayı dahi büyük günah sayıyor ve onun ıstırabıyla yaşıyor; davranış, fiil ya da tavır değil, aklına gelip uğrayan sevimsiz şeyler hakkında bile “Benim aklım temiz olsaydı o kirin ne işi vardı onda!” diyor ve her an kendi muhasebesiyle uğraşıyor. Bizim şiarımız da bu olmalı ve biz sadece, masiva düşüncesinden sıyrılamayan kendi nefsimizi kınayıp onu sorgulamalıyız.