Gevşeyen Gerilim
Tahmini okuma süresi: 5 dk.
373 defa okundu.

Kitap:Buhranlar Anaforunda İnsan (Çağ ve Nesil 2)



Zafer zafer üstüne harman ettiğimiz günlerde, bütün bir hasım dünyaya karşı, "inanç-azim" demiş yürümüş, "hasbîlik- yiğitlik" demiş şahlanmış bir ulu millet iken, bizi yükselten bu yüce vasıfları yitirip, iç çöküntülere mâruz kaldığımız günden itibaren, hep düşmanlarımızı güçlü, çalımlı görmüş ve kendi irâdemize kement vurmuşuzdur.

Malazgirt'ten İstanbul'un fethine, Çaldıran'dan Mohaç'a kadar, tarihin sînesine serip boy boy teşhir ettiğimiz bilumum zaferlerimiz, hemen bütünüyle inanç ve azmin kolları arasında gerçekleşmişti. Buna karşılık, her türlü sarsıntı ve hezimetlerimiz de bir kısım zaaflarımızın bağrında gelişip durmuştu. İç çöküntülerimiz artıp, zaaflarımızın bir girdap hâlini almasıyla, irâdemiz bütün bütün felç, ruhumuz da esir oldu. O günden bugüne de bütün tarihî falsolarımıza birer bahane bulma, düşmanlarımızı güçlü kuvvetli gösterme; milletin ümit ve azmini kırma psikozu içine girdik.

Artık, hep âlemin bize ettiklerinden bahisler açarak teselli oluyor, onların imkân ve tekniklerini destanlaştırarak baş aşağı durumumuza izahlar getirmeye çalışıyor; yer yer düşmanlarımızın çok ilerlemiş olmalarından söz ederek atalarımıza sövüp sayıyor ve zaman zaman da hasımlarımızın hunharlığından dem vurup hayıflanıyor yani, kendimize bakacağımız yerde, başkalarının hesabı içinde boğulup gitme gibi, garip ve anlaşılmaz bir ruh hâletinin zebûnu oluyorduk. Böyle olmak ve böyle düşünmekle, âlemin bize ettiklerinin kat katını kendimize ettik ve sînelerde istikbâl ümidi namına bir şey bırakmadık.

Şayet, bundan böyle de her mağlubiyet ve hezimetimizi düşmanın sayı üstünlüğü, mekanize edilmiş birlikleri, tekniği-teknolojisi ve ihanet dolu stratejileriyle izaha kalkışacaksak, kat'iyyen toparlanıp kendimize gelmemiz ve yıkılışımızın gerçek sebeplerini tespitimiz mümkün olmayacaktır.

Ah, ne olurdu! Bir kere de kendimize bakıp iç dünyamızı kontrol edebilseydik!..

Rica ederim, söyleyin! Emin misiniz size düşen her şeyi yaptığınızdan; hareket ve faaliyetlerinizi hep doğru yolda sürdürdüğünüzden; irâde gücü ve iç mukavemetinizden; bayraklaştırdığınız dava ve düşünceyi tam temsil ettiğinizden? Yaptığınız her işin yerinde olduğunu; düşüncelerinizin, kin, nefret, garaz gibi kötü huylarla zedelenmediğini; plân ve projelerinizin hata kabul etmez bir buudda tanzim edildiğini iddia edebilir misiniz?.. Aman Allah'ım! Bu ne büyük bir çılgınlık, ne affedilmez bir kabahat olur!..

Aslında hep başkalarının eksik ve gedikleriyle meşgul olanlar, kendi hata ve kusurlarını görmeyecek kadar kör, gönüllerini coşturup ruhlarına istikamet veremeyecek kadar da irâdesiz ve mefluç kimselerdir. Böyleleri her söz ve davranışlarıyla, durmadan başkalarını gayyâlara yuvarlarken, firavunlaşmış egolarına göklerde bile taht bulamazlar. Nefsânîliğine 'pes" demiş ve kendi içinde mağlup bu derbeder ruhlar, düşünce ve irâdelerini delik-deşik eden bu türlü zaaflardan kurtulacakları âna kadar da doğruyu göremeyecek, doğru karar veremeyecek ve hele kat'iyyen bellerini doğrultamayacaklardır.

Her düşüş ve hezimet, insanın iç düzeninin, rûhî âhenginin bozulmasıyla başlar ve dönüp kendini bulacağı, duygularıyla dirileceği güne kadar da devam eder. Kendi iç dünyalarında yıkılmış fertlerin, evvelâ ailede, sonra da cemiyetin her kesiminde, peşi peşine sökün edip gelen bilumum bozulup dağılmalarda, etrafı cürümlerle karalayıp kendilerini mesûl görmemeleri ise, içtimaî problemleri bütün bütün içinden çıkılmaz hâle getirmiştir.

Bırakınız Allah aşkına, başkalarını suçlamayı! Biraz da kendinize bakınız!.. Yolunuz doğru, duygularınız hüşyâr, metafizik geriliminiz tam, yüreğiniz hizmet aşkıyla çarpıyorsa, size kimse zarar veremez ve veremeyecektir! Ne zarar, ne de kâr kimsenin elinde değildir; o, gökler ötesi âlemlerde programlanır, sonra da kararlarının önüne geçilmez bir ulu-el tarafından tatbike konur. Özünde duruluğa ermiş, azmi, inancı tam, hakkı tutup kaldırmada kararlı ve gözlerinde buğu buğu muhabbet kudsîler, o yüce takdirden, şimdiye kadar hep ruhu kanatlandıran mesajlar almışlardır.

Nice az topluluklar vardır ki hüküm ve kuvvet sahibinin izniyle kitle ve yığınlara galebe çalmışlardır. Ve nice gönülleri rabbânîler vardır ki ruhlarını cihada adamış; Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü, gevşeklik göstermemiş, yılmamış; hele zaafa hiç düşmemiş ve hasımlarına boyun eğmemişlerdir. İşte bunlardır, istikbâllerine meleklerin koştuğu ak yüzlüler! Ve işte bunlardır, arkadakilere bir yâd-ı cemîl olarak kalıp gidenler!



Sızıntı, Eylül 1983, Cilt 5, Sayı 56